SİZİN VE TÜM SEVDİKLERİNİZİN KURBAN BAYRAMI KUTLU OLSUN...
  

ANA SAYFA

ZİYARETÇİ DEFT.

BEYLİKDÜZÜ

SİNEMA

DİZİ

BELGESEL

HABER

DOWNLOAD

MÜZİK
 

   
  Caner | Sinema | Dizi | Belgesel | Eğlence | Bilgi-Eğitim |
  Fıkralar
 

ein Bild

flow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gif

Bıçkın delikanlının biri...Berber dükkanından içeriye kafasını uzatmış, o sırada müşterisinin saçını kesmekte olan berbere;
- Usta, demiş, tıraş olacağım, sırada bekleyen var mi acaba? Usta, başını kaldırmış,eliyle 2 işaretini yapmış:
- İki kişi var. İki saat sonra gelirsen yaparım tıraşını.Delikanlı ,
- Tamam, oldu ustam, demiş ama gidiş o gidiş... İki gün ortalıkta yok. İki gün sonra ayni berberin kapısında görünmüş:
- Usta, taş olacağım, sırada bekleyen var mı? Bu kez, 3 işareti yapmış usta...
- Üç kişi var. Üç saat sonra gel.
- Tamam, oldu ustacığım, demiş delikanlı ama gidiş yine o gidiş. Üç gün sonra yine kapıda...Delikanlı nın, iki
- üç günde bir kapısına gelip ayni soruyu sorduğunu ama hiçbir zaman sac kestirmeye gelmediğini gören usta,sonunda fena halde meraklanmaya başlamış:
- Bu delikanlı deli mi divane mi? Neden böyle yapıyor? Ve tamam usta, dedikten sonra nereye gidiyor? Yine bir gün, ayni diyalogun ardından, yanındaki çırağa seslenmiş:
- Oğlum, demiş, çaktırmadan takip et su herifi bakalım. Buradan ayrılınca nereye gidiyor? Çırak yarim saat sonra kapıdan girerken, usta merakla sormuş:
- Adamı takip ettin mi?
- Ettim usta.
- Nereye gitti peki?
- Sizin eve usta! 

4005.gif 

 
HANGİSİ AKILLI

İki adam dağın başında oturmuş hayâl kuruyorlardı.

Birisi dedi ki  

- Ahhh ahhhh. Şöyle 1000 tâne koyunum olacaktı. 
Yünlerini kırpar ayrı satardım, sütlerini sağar ayrı satardım. 
O biçim zengin olurdum vesselâm.
Sonra öbürüne döndü: Ya sen ne hayâl edersin ?  

- Ne mi hayâl ederim ? Benim de şöyle 1000 tâne kurdum olaydı. 
1000 ' ini de senin sürünün üstüne salardım.
 Geçer tepenin kenarına kurtlarımın kuzularını yiyişini seyrederdim.

Bunu duyan birinci adam deliye döndü:  

- Neeeee ? Benim koyunlarımı öldürmeyi hayâl ediyorsun ha ! 
Ben de seni can dostu kardaş bilirdim.

Deyip, yerinden kalktığı gibi öbürünün üzerine saldırdı. Demin sâkin sâkin oturan iki arkadaş birden birbir lerine girdiler.Alt alta üst üste kavga ederlerken,

Öteden bir ihtiyâr at üstünde çıkageldi:  

- Aman evlâtlar. Durun hele, niye kavga edersiniz ?

Kavga eden adamlar durdular.
Sonra dönüp ihtiyâra olanı biteni hikâye ettiler.
İhtiyâr bunlara güldü. Atından indi, atın iki kenarında sarkan iki büyük küpü de indirdi.

Sonra diğerlerinin şaşkın bakışları altında küplerdeki pekmezleri çayırın üstüne boşalttı. Sonra da dönüp adamlara dedi ki: 

- Aha kanım şu pekmez gibi aksın ki, ikinizde de bir zerre AKIL YOKKKK !  





BEKTASI FIKRASI

  Camide hoca minbere çıkmış, vaaz veriyor. Hem de şarap içenlere açıkça saldırıyor. Bektaşi can kulağıyla dinlemeye başlamış,
 
-  Şarap içenler öbür tarafta her türlü cezayı görecek.
Şarap içmeyenlerse her türlü sefayı sürecek. Hatta her birinin emrine 40 huri verilecek.
Huriler şöyle güzel, böyle hoşşş, Hurilerin hepsi birbirinden latif, Hepsi birbirinden mültefit.
Şarap içenlerinse, içtikleri her şarap şişesi sırat köprüsünden geçerken, boyunlarına asılacakkkk!' Bektaşi dayanamamış, durduğu yerden seslenmiş:
 
-Hoca efendi, şişeler dolu mu olacak boş mu?
 
Hoca gürlemiş: Bre zındıkk! Sen dolu şişelerle öbür tarafı meyhane mi sanırsın. Bektaşi boynunu büküp itiraz etmiş:
 
- İyi ama hoca, adam bası 40 huri ile sen de öbür tarafı kerhane mi sanırsın?..


MEMUR FIKRASI

   'ABD, İngiliz ve Türk maliye bakanları bir araya gelmiş. Kamu
çalışanlarının durumlarını görüşmektedirler.
 
ABD Maliye Bakanı der ki:
Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık geçimi için
1000 dolar gerekiyor. Biz onlara 1500 dolar veriyoruz. Bunun 1000 dolarını
çeşitli ihtiyaçlarına harcıyorlar, 500 dolarını nereye harcıyorlar
bilemiyoruz.

İngiliz Maliye Bakanı sözü alır:
Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık asgari geçim endeksi 1000 Sterlin. Biz çalışanlarımıza 1400 Sterlin veriyoruz. 1000 Sterlin'ini çeşitli
ihtiyaçlarına harcıyorlar. 400'ünü ne yapıyorlar bilmiyoruz.
 
Bizim Maliye Bakanı sözü alır: Bizim kamu çalışanlarının asgari bir aylık geçimi için
1000 YTL gerekiyor. Biz 500 YTL veriyoruz. Gerisini nereden buluyorlar
bilemiyoruz.'

cilgin.gif

DÜZ MANTIK‏

Temel bir yarışmaya katılır ve kazanır. Kendisine bir kitap
hediye edilir.
> Kitabın adı da 'düz mantık' tır. Temel hediyeyi alırken sorar;
> -Bu kitapta ne yazıyor?
> -Okuyunca öğrenirsin...
> -Ben onunla uğraşamam, anlat bakayım sen bana.
> -Ok bak şimdi;senin evinde akvaryum var mı mesela?
> -Evet var...
> -O zaman içinde su da vardır?
> -Evet var...
> -İçinde su varsa balık da vardır....
> -Evet var...
> -Balık varsa hayvanları da seviyorsundur sen?
> -Evet....
> -Hayvanları seviyorsan insanları da seversin her halde?
> -Evet...
> -O zaman senin sevgilin de vardır?
> -Evet var.
> -Yasin uygun,iyi görünüyorsun o zaman sen evlisindir?
> -Evet.
> -E karın olduğuna göre de, homoseksüel değilsindir?
> -Evet.
> -Bak gördün mü?...
> Temel çok etkilenir. Kitabı alır koltuğunun altına eve doğru giderken
Dursun'u
görür.Dursun sorar;
> -Temel o ne?
> -Düz mantık kitabı!
> -Nasıl bir şey anlat bakiiim.
> -Bak şimdi; sizin evde akvaryum var mı?
> -Yook!
> -O zaman sen ibnesin....

flow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gif

Vezirler huzura çıkmıslar:

- Padisahım, hazinede para kalmadı.Yeni vergilere ihtiyacımız var,
diyerekten.. .
Padisah, kavugunun altından kafasını kasımıs,
- Eeee! Ne vergisi koyalım?, demis...
- Köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar!
Padisah,
- Tamam, demis.
Aradan bir süre geçtikten sonra sormus vezirlerine:
- Tepki var mı?
- Hiç bir tepki yok!
- Iyi o zaman köprünün diğer tarafına adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!
Aradan bir süre geçmis, Padisah:
- Var mı şikayet?
- Yok!
Halkının tepkisizligine kızan Padisah, gürlemis:
- Köprülerin ortasına da adam koyun, gelip geçeni becersin!

Aradan birkaç gün geçmis, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padisah, çagırmıs vezirlerini,
-Halkı dinleyelim hele bir, demis.
Gitmisler köye, Padisah sormus:
- Var mı sikayet?
Ses yok.
Padişah tekrar :
-Var mı sikayet? Şikayeti olan söylesin!
diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmus:
-Padisahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!..
- Eeee!, demis Padisah bir umutla...
- Aksamları çok kalabalık oluyo, sıra uzuyo, eve geç kalıyoz, bir adam daha koysanız...

YOK CANIM BİZİMLE, ÜLKEMİZLE, HALKIMIZLA HİÇ BİR İLGİSİ YOK. SADECE BİR FIKRA:)

flow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gif

TANRI 'ya MEKTUP
Amerika'da yasayan bir cocuk 100 dolara sahip olabilmek icin  gunlerce, gecelerce dua eder.
Sonunda paraya ulasamayinca Tanri'ya mektup yazmaya karar verir. 
 
Amerikan Posta Idaresi, ustünde yazili adres olarak sadece
'Tanri, ABD' olan mektubu Amerika baskanina vermeye karar verir. 
 
Baskan Bush mektubu alinca cok hoslanir, cok duygulanir fakat 100
dolar yerine 5 dolar koyar. 5 dolarin kucuk bir cocuk icin yeterli olacagini dusunur.  
 
Cocuk gercekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin olur ve 
Tanri'ya tesekkur mektubu yazmaya koyulur: 
 
Sevgili Tanrim, parayi yolladigin icin tesekkurler.  
Ama mektubu Beyaz Saray uzerinden yollamissin  
Ve tabii her zamanki gibi oradaki ibne de 95 dolarini kesip silah almis olmali, bana 5 dolar ulasti.
Yine de tesekkurler. .


DUA
Fatma Kamil isimli çok fakir giyimli bir kadın yüzünde bir hüzünle bir manava girer.
Dükkan sahibine mahcup bir şekilde yaklaşır.
-Kocam çok hasta.Çalışamaz duruma düştü . Üç çocuğum ile birlikte aç kaldık. Yiyeceğe ihtiyacımız var,der

Nekbet Abus isimli manav ona ters bir şekilde bakarak:
- Derhal dükkanımı terket!..der.
Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek,
-Lütfen beyefendi. Paramız olur olmaz getirip borcumu ödeyeceğim.
Nekbet kendisine bir kredi açamıyacağını çünkü onun eski bir müşterisi olmadığını, kendisinde bir hesabının bulunmadığını söyler.
O sırada dükkanın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir.
İçeri girerek manava yaklaşır ve
-Ben o kadının almak istediklerine kefilim . Ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver.
Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner;
-Bir alış veriş listen varmıydı,diye sorar.
Fatma;
- 'Evet efendim ' der.
-' Tamam ' der manav.
-Şimdi onu terazinin şu kefesine koy.Onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım.!
Fatma bir an duraksar, sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış bir kağıt parçasını çıkartır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bırakırken başı hala öne eğiktir.

Manavın ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür.
Manav müşteriye dönerek , kısık bir sesle,
'- İnanamıyorum.' der. inanılacak gibi değildir.
Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştır ama nafile,
Diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır.
Terazinin kefesi artık üzerindekileri almayacak kadar doldurduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir.
Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler çiziktirilmis kağıdı eline alır ve okur.
Bir de bakar ki orda bir alış veriş listesi yoktur.
Sadece bir dua yazılıdır.
-'Allah'ım neye ihtiyacım olduğunu sen bilirsin, Kendimi senin ellerine teslim ediyorum.'
Manav taş gibi bir sessizliğe bürünmüştür.
Fatma Kamil kendisine teşekkür ederek dükkandan ayrılır.
Müşteri, Nekbet Abus adlı manavın eline bir yüz ytl tutuştururken;
-Her kurusuna değdi, der.
Daha sonra manav terazisinin kefelerinin kırılmış olduğunu görür.

Bu nedenle duanın ne kadar ağır çektiğini sadece Tanrı bilir.
Dua bizim için hiçbir maliyeti olmayan bedava bir hediyedir.

cilgin.gif

cilgin felsefe hocasi 100 puanlik tek soruyu yanindaki
sandalyeyi
            gostererek
            sorar:
            "bana bu sandalyenin varolmadigini kanitlayin!"

            100 puan Alan tek ki$inin cevabi ise sadece $udur:
            "hangi sandalye "

          
  ******************
           
 
ilkokul 3. sınıf..soru: ormanların faydalarını sayınız.
            cevap: ormanların faydaları saymakla bitmez.
            sonuç: tam not

 *******************
            seviye:üniversite
            ders:eğitim felsefesi
            sınav:bütünleme
            sınav şu sorudan ibarettir:''bildiğiniz iki soruyu yazıp
            cevaplayınız.''
            yalnız bir sorun vardır derse hiç devam etmemiş öğrenci dersin
            içeriğini hiç
            bilmemektedir. dolayısıyla kendine sorabileceği iki adet soru DA
            bulamamaktadır. Beyninin derinliklerinden, dönemin ilk dersine
girdiğini
            hatırlar. bu derste duyduğu cümleden de yeterli doneyi almış.

            soru 1:ilk milli eğitim bakanımız kimdir
            cevap:hasan Ali yücel
            soru 2:hasan Ali yücel kimdir
            cevap:ilk milli eğitim bakanımızdır.
            işlem tamamlanmıştır...
            sınav sonucu:100
            (yaşanmıştır...)

 *********************
          
  
soru; ahmet hasim'in en unlu eserlerinin toplandigi eserin adi
nedir

            cevap; best of ahmet hasim

  
************
           
deprem sırasında ortaya çıkan enerjiye ______ ______ denir."

            doğru cevap depremin magnitüdü'dür, fakat zeki bir arkadaşımız:

            "helal olsun" yanıtıyla okulda efsane olmayı başarmıştır.


  ******************
           
aşagıdaki konulara kısa ve etkili bir de değinen bir yazı
            yazın.

            1. Din

            2. Cinsellik

            3. Gizem

            cevap:

            allahım! Hamileyim. Acaba kimden "

  
******************
            
bir sınav yapılmakta,ancak dört kafadar sınava gec kalıyolar
bahane olarak da arabalarının lastiğinin patlamasını
            sunuyolar,
            hoca ek sınav talebini kabul ediyor ve kagıtlar dagıtılıyor..
            kankalar sevinç içinde ta ki soru gelene kadar;
            tek soru 100 puan;
            patlayan lastık hangisi yazın))

 

cak16r0p.gif


 
PROFESÖR ve ÖĞRENCİ
Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip
üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.
Profesör kaşlarını çatarak: " Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!"
Ögrenci: "O zaman ben uçuyorum..."
Profesor cevaba cok sinirlenmis, sınavda öğrenciye takmış ve sınavının basarışız
geçmesi için elinden geleni yapmiş.
Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış.
Profesör öğrenciye: Sana son bir soru soracağım - demiş.
Yolda yürürken iki torba buldugunu hayal et, birinde akıl var, diğerinde ise
para var.
Hangi çuvalı alırsın?
Öğrenci: "Para olan çuvalı seçerdim..."
Profesör: "Ben akıl olan çuvalı seçerdim..."
Öğrenci:"Normal! Kimde ne eksikse onu seçer...
Profesör çok sinirlenmis, öğrencinin not defterini alip içine "Öküz" yazmis.
öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış.
Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamiş : "Sayın profesör, imzanızı
atmışsınız, fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz."- demiş.

new.gif5c12.gif


TURK'UN NEYI MESHUR
Fransız, İngiliz, Alman, Rus, İranlı, Holandalı, bir de bizim Temel barda sohbet ederlerken sıra gelmiş memleketlerini övmeğe.. 
İngiliz, "Arkadaşlar.." demiş "Bizim biramız çok meşhurdur.. Harika biralar üretiriz içmeğe doyamazsınız.."
Fransız hemen girmiş konuya 
"Bizim kızlarımız meşhurdur.." demiş, "Öpmeye kıyamazsınız.."
Alman içini çekip 
" Hey gidi memleketim.." demiş, "Biz öyle arabalar üretiriz ki binmeğe doyamazsınız.."
Holandalı hemen atılmış,
 "Evlerimiz.." demiş, "Bizim dünya şirini evlerimiz meşhurdur.."
Bizim en meşhur şeyimiz övüncümüz KGB'dir.." demiş Rus, "Dünyanın bir ucunda sinek havalansa haberdardır!.."
Söz ona gelince İranlı 
"Halılarımız.." demiş, "Yumuşacıktır ve çok meşhurdur.."
Sonra hepsi birden suskun oturan Temel'e dönmüşler.. Temel sakin sakin bakmış onlara ve gülerek başlamış söze..
"Arkadaşlar bizim delikanlılarımız meşhurdur!.." demiş.. "Öyleki, alır Fransızın kızını, içer ingilizin birasını, atar Almanın arabasına, götürür Holandalının evine, yatırır İran halısının üzerine, çatır çatır öper, değil kocasının, KGB'nin bile ruhu duymaz.." 


KARADENİZ FIKRASI
Temel ile Dursun Amerika' da itfaiye teşkilatında iş bulurlar.
İşe başlar başlamaz yangın ihbarı alınır. Çok katlı bir binada yangın çıkmıştır. Acilen binaya ulaşırlar ancak itfaiyeci merdiveni çalışmaz... Bunun üzerine Dursun hemen yukarı çıkar, Temel aşağıda kalır. Dursun aşağıda bekleyen Temel' in kucağına yukardan çocukları atmaya başlar. Dursun atar, Temel tutar, kaldırıma koyar. Dursun atar, Temel tutar... Bir çocuk, iki çocuk, üç çocuk, derken beşinci çocuk zenci çocuktur... Dursun bırakır, ama Temel yakalamak için kollarInI açmaz. Çocuk paat (!) yerde. Bir zenci çocuk daha... Temel yine tutmaz. Çocuk paat gene yerde.. Bir zenci çocuk daha atınca Temel yukarı bağırır:
- Yaniklari atma !.. yaniklari atma !..
alcool_18.gif


İki sarhoş mezarlıkta içiyorlarmış, o sırada bir cenaze alayı gelmiş. Sarhoşlardan biri, ben bir bakayım kimmiş diye cenazenin yanına sokulmuş...
-Hayrola arkadaş neden öldü acaba demiş...
 Cenaze sahibi,
- meftamız çok içerdi alkol yüzünden öldü demiş...
Buna canı sıkılan sarhoş arkadaşının yanına gelmiş 
- artık içmeyelim adam, alkolden ölmüş der... 5 dakika sonra bir cenaze daha gelir... Bizim sarhoş merakla,
 -bu da mı alkolden öldü diye sorar...
 Cenaze sahibi
 -hayır, rahmetli sağlığında hiç içmezdi, alkolden nefret ederdi der,
sarhoş koşa koşa, arkadaşının yanına gelir ve 
-hadi içelim arkadaşım der, içenle içmeyen arasında 
sadece 5 dakika var... 
sirinkart28.jpg

BABA MI DİYİR
Adamın biri askere gitmiş iki çocukla, eve dönmüş bi bakmış masada 3 çocuk! bağırıp çağırmaya başlamış:
- "Abovv..ula kaltak! bu çocuk nerden çikmiştir? bizim iki çocugimiz vardi, çocuk benim değildir!!!" diye.
Karısı gayet sakin:
- Eeee sana baba mı diyir? oturmuş yoğurdunu yiyir!

 

Başbakan saç tıraşı olmak için berbere gitmiş.
Berber sormuş:
- Basbakanım laiklik hakkında ne düşünüyorsunuz??
Basbakan duymazdan gelmiş.
Berber beş dakika sonra tekrar sormuş:
- Laiklik hakkında ne düşünüyorsunuz??
Başbakan sinirlenmiş ve
-Sana ne ulan laiklikten? Artistlik yapma,
işine bak diye azarlamış adamcağizi... O da gülerek
karşılık vermiş:
- öyle demeyin Başbakanım... Laiklik sözünü
duyunca saçlarınız diken diken oluyor da daha kolay kesiyorum...


catoil9f.gif 

KİM DEMİŞ TARİH SIKICIDIR DİYE?
Bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi değilse, eskiden İngiltere'de bu işlerin nasıl
yapıldığını düşünün... 1500'lerde İngiltere'de işler şöyle yapılıyordu: İnsanların çoğu Haziran'da evleniyordu Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında
yapıyorlar, Haziran'da hala çok kötü kokmuyorlardı ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu. (Gelinlerimizin ellerinde taşıdıkları Gelin çiçeği taşıma hangi kültürden geliyormuş? Anadolu düğünlerinde gelinlerin elinde çiçek
yoktur.) Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra
çocuklar ve en son olarak ta bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir
şeyleri kaybetmek mümkündü.İngilizcedeki "banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın" (Don't throw the baby out with the bathwater) deyimi buradan gelmektedir. (Evlerimizde bulunan Küvet banyolar hangi kültürden kaynaklanıyormuş?)

BAŞKA ÇİMSE YOK Mİ ?
Temel, bir gün tarlasından eve dönmektedir.

Karadeniz bölgesinin sarp arazisindeki patikada ilerlerken, birden ayağı kayar ve yüzlerce metre derinlikteki uçuruma yuvarlanır.

Can havliyle, uçurumdaki bir ağacın dalına tutunur. Aşağıya bakar, metrelerce derinlikte ve dibinde de sivri kayalar.

Belki duyan olur da kurtarmaya gelir diye avazı çıktığı kadar bağırır :
- Çimse yok miiii !
Bir kaç kere daha bağırır. Sonunda, ta yukarılardan, gökten bir ses duyar:
- Ey kulum Temel ! Düşüp ölsen ne var ki ? Seni cennetime koyarım.
Eğer emirlerimi yaptıysan, yasaklarımdan kaçındıysan, kul hakkı yemediysen hiç korkma !

Temel şöyle bi düşünür , emirlerden hemen hiçbirini yapmamış ,
yasakların neredeyse tamamını yapmış , kul hakkı desen sadece Fadime'nin hakkını ödeyemez.
Başını kaldırıp, tekrar bağırır:
- Başka çimse yok miiii

Hani su meshur dortlu vardir, ya... Bir Ingiliz, bir Fransiz, birAmerikali, bir Turk... Iste bu defa onlarin esleri bir araya gelmis...Once, Ingiliz hatun baslamis anlatmaya...
-Benim esim öyle romantiktir ki her sabah eline bir gül alir. O gülü tüm vucudumda gezdirerek beni uyandirir. Amerikali atlamis hemen,
-Aaaaa benim esim de cok romantiktir.Sabah ayak ucumuzdaki pencereyi acar. Hafif ruzgar ayaklarimdan baslayipTum vucudumu gezerek beni uyandirir ve esim mutlaka başucuma bir çiçekBirakmis olur. Fransiz gülümsemis kendinden emin,
- Bunlar NE ki...Benim esim her sabah ayaklarimdan baslayip tum vucudumu ve en sonDA dudaklarimi operek uyandirir beni her sabah. Ben her sabah, mutlulugunDoruklarinda uyanirim. Sıra Türk hatununa gelince, o şaşkın şaşkın diğerlerine bakmis ve demis ki,
-Ben oyle orospuluklardan anlamam. Cisim gelir, uyanirim...


DELİ MİSİN?
Delimisin be adam, bir gün balkondan aşağı olta sarkıtmış, yoldan geçen biriyse adama sormuş:
-"Kaç balık tuttun"demiş.Deli ise adama:
-"Delimisin be adam, burada balık ne arar"

ca3y0rjt.gif 

KADININ ELİ NEDEN ÖPÜLÜR
Farklı milletlerin kadına bakış açısı' konulu bir toplantı.
Soru: Bir kadının elini niye öpersin?
Fransız, "Saygımdan öperim" der.
Alman'ın cevabı şöyle olur: "Kadınlar kutsal varlıklardır, o yüzden
öperim."
Sıra Türkiye'yi temsil eden Temel'e gelir.
Soru aynı: Bir kadının elini niye öpersin?
Biraz düşünen Temel cevap verir: "Valla bir yerden başlamak lazım."


İDDİALI SATICI
Elektrik süpürgesi satıcısı,bir apartman dairesinin kapısını çalmış.Kapıyı açan kadına,
- "Hanfendi, bu elimde gördüğünüz kovanın içinde at pisliği var." demiş ve bir kova pisliği odanın ortasına döküvermiş.sonra da "hanfendi elimdeki elektrik süpürgesi ile 10 dakika içinde bunu temizleyemezsem, bu pisliği yiyeceğim."demiş
Kadın satıcıya şöyle bir bakmış:
- Beyefendi üstüne domates sosu da istermisiniz?
- Neden sordunuz?
- Elektrikler kesik te...

doll_155.gif 

BENİMLE EVLENİRMİSİN?
Arda, komşularının kızı Selin 'e
- Büyüyünce benimle evlenir misin ?
- Hayır evlenemem.Bizim ailemizde insanlar hep kendi aralarında evleniyorlar.Annem babamla, teyzem eniştem le amcam yengemle evli...

ÖZGÜVEN BUDUR ARKADAŞLAR...
Serçenin biri bir bahar günü dalgın dalgın uçuyormuş.Bir anda farketmiş ki,
bir yolun bir metre üstünde uçuyo ve karşıdan da motorsikletli bir adam
geliyo.
Her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni
yapmışlar... ama nafile...
Serçe "çotaaank" diye kaska çarpıp düşmüş.
Şimdi, motorcu sıkı bi >hayvansever ya, doğal olarak hemen atlamış
motordan; koşmuş serçenin >yanına.Serçe baygın yatıyo.. kıyamamış,
bırakamamış yolda; almış getirmiş eve.
Eskiden kalma bi de kafesi var
evde.. baygın serçeyi kafesin içine güzelce yerleştirmiş.. yanına da az
biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı yatmış....
Bizim serçe bi müddet sonra ayılmaya başlamıs..
Daha tam seçemiyo ortalığı.. hafif bulanıklık var yani...
Bi bakmıs ki parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde...
Birden dank etmiş vaziyet:
-hss....ir...
motorcuyu öldürmüşüz ...!
showletter6.gif

Bektaşi fıkrası

Osmanlı döneminde karun gibi zengin bir bektaşi , kuytu bir yerde içki içiyormuş.
Oradan geçmekte olan bir molla, içki içerken gördüğü bektaşiye kızarak başlamış bağırmaya;
- "Bre mel'un bre kafir sende hiç utanma , arlanma yokmudur. Neye o zıkkımı ulu orta içersin, sakalımada mı hürmetin yoktur? görmezmisin benim sakalımı? sakalımda sakalım " der tutturur.Artık sakal kelimesini duymaktan bıkan bektaşi mollaya döner ve
-" S...ç...rım lan senin sakalına yettin ama" der ve içki içmeye devam eder.
Küfürü yiyen molla hemen kadıya koşar. ve bektaşiyi şikayet eder. Bektaşi tutuklanır , kadının karşısına getirilir.Kadı çok sert bir sesle bektaşiye sorar.
- "Bre kafir sen nasıl sakala küfür edersin ? bilmezmisin ki sakal sünnettir ve sünnete küfür etmenin cezası ölümdür."
Bektaşi gayet sakin
-" Bilirim " der ve ekler." Kadı hazretleri , benim sakala küfretmem için padişah fermanım var"
- "Neee!!! olmaz öyle şey nerde o ferman" diye sorar kadı
- " Evde " der baktaşi
- " O zaman tiz getir" der kadı yanına iki de zaptiye verir.
Yolda giderken bektaşi zaptiyelerden izin alıp bir aktara uğrar, çam sakızı satın alır eve gider çekmeceden boş fermanı alır ve çil çil altınları yapıştırır. Altınlarla dolu fermanı katlayıp yola çıkar. Tekrar kadının karşısına geldiğinde kadı sorar.
- "Getirdin mi fermanı ?"
- "evet " der ve fermanı kadıya uzatır. Kadı fermanı alır. Yavaş , yavaş açar açtıkça gözleri parlar, çabucak fermanı katlar ve mollaya döner.
-" Efendi , efendi bu ferman bunda olduğu sürece ,senin sakalınada s.. çar benimde " 

cap0a1hj.gif

KUAFÖR
Adam , lüks erkek kuaföründe oturmuş bir yandan sakal tıraşı yapılırken, bir yandan da elleri manikürlenmektedir. Manikürü yapan sarışın fıstık, adamın ilgisini çekmekte gecikmez;
- Güzelim, bu gece benimle çıkmaya ne dersin?
Kız gülümser;
- Özür dilerim ama ben evliyim.
- Boşversene . Seninkine telefon et, bu gece işinin çıktığını eve gelemeyeceğini söyle...
- İstersen sen söyle, şu anda seni tıraş ediyor...

HAK ile HUK
Agop efendi iki evli, eşlerden birinin adı Hak diğerinin Huk. Bazen birinin bazen diğerinin evinde kalır.Geç vakit sarhoş eve giderken kanalizasyon çukuruna düşer bağırır, çırpınır yardım ister duyan olmaz.Kendi kendine düşünür...
- "Hak der ki Huk tadır,Huk der ki Hak tadır .İkiside bilmez ki Agop efendi gırtlağına kadar b...tadır"

HANGİSİ DAHA AKILLI
Çok akıllı geçinen biri, kapısında "İkinci gelen hastadan yarım ücret alınır"yazılı doktora girdi. Gülerek:
- Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mı beni? dedi.
- Tabii hatırlamaz olurmuyum.
- Eeee? muayene etmeyecek misiniz? ilaç vermeyecek misiniz?
- Hayır gerekmez. Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam edin...

new.gif

Üç arkadaş tren istasyonuna gitmişler. İçlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş. - Bir saat on beş dakika... Arkadaşlarına dönmüş: - Daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede çay içelim... Oradan buradan derken lâf lâfı açmış... Birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler. Koşarak dışarı fırlamışlar ama, nafile... Tren kaçmış... Sormuşlar: - Sonraki tren ne zaman? - Bir buçuk saat sonra... Yine dönmüşler kafeye. Yine çay, yine lâf ve derken yine düdük sesi... Koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar. Bir saat sonra bir tren daha varmış. Dönmüşler kafeye... Ama bu kez uyanık duruyorlar. Trenin sesini duyar duymaz kalkmışlar ve koşmaya başlamışlar. İçlerinden ikisi; biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişmiş... Üçüncü ise geride kalmış ve yetişememiş... Bir süre dövündükten sonra başlamış katıla katıla gülmeye. Durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş: - Hem treni kaçırdın hem gülüyorsun!
- Nasıl gülmeyeyim!... Onlar beni uğurlamaya gelmişti







DOKTOR AZERİ OLUNCA
Dr - Gelesen!
Baba- Selam doktor bey!
Dr - Salam... Sabahın hayır! (Selam. İyi sabahlar)
Baba- Ne salamı? Kızımı muayeneye getirdim.
Dr - Gızım, sen yahşi birine ohşayırsan! (Kızım sen iyi birine benziyorsun.)
Baba- Neee! Kızım kimi okşuyormuş?
Kız - Vallahi kimse okşamıyor baba!
Baba - Sus kız! Koskoca doktor yalan mı söyleyecek? Ellerindeki pişikten
anladı herhalde!
Dr - Pişik ele degel kucağa yaraşır. (Kedi ellenmemeli, kucağa alınmalı.)
Kız - Doktor sen ne diyosun yaa?
Dr - Siz haradan gelisiz? (Siz nereden gelirsiniz?)
Baba - Biz at mıyız haradan gelecek? Doktor, ağzını topla...
Dr - Gızım soyunasın, sırtına gulag asmag isterem. (Kızım soyun da sırtını
dinleyeyim.)
Kız - Baba ya... bu adam kimin kulağını sırtıma asacak?
Dr - Men indi gızına dayandıraaram. Marağım gabardı. Neçe ağlarsın?
(Ben şimdi kızınızı durdururum. Merak ettim. Neye ağlarsın?)
Kız - Baba ne diyo bu?
Dr - Ağlamasan balam. Baban yaşlıdır, dözebilamaz. (Ağlama çocuğum, baban
yaşlıdır, dayanamaz.)
Dr - Gızım sen kârhanede çalışırsın? (Kızım sen fabrikada mı çalışıyorsun?
Baba - Lan p... doktor... Küüüüütttt...
Dr - Özümü itirdim, dağlara kar düşende, bülbüle gam düşende, ruhum
bedenden oynar, gözüme yumruk gelende...



Kaç ))‏
Öğlen saatleri. Trafikteyim. Kırmızı ışıkta dururken yandaki kalabalığı fark ediyorum. Bir polis otosu ve kalabalığın ortasında bir genç elini kolunu sallayarak konuşuyor. Kulak kesilip durumu kavramaya çalışıyorum. Çocuk yayalara kırmızı yanarken karşıdan karşıya geçmiş, tabii bunu gören polis ceza yazıyor. Çocuk,
-Herkes geçiyordu ben de geçtim
gibilerinden kendini savunuyor. Polis umursamaz bir tavırla ekip arabasına giderken yaşlı bir teyze çocuğa bağırıyor
-Kaç oğlum kaç! G.tünde plakan mı var?!


Genç kiz annesine sorar :
-Anne ask nasil bir sey ?
-Ask mi? sey... ask söyle bir seydir kizim,
hani mesela çok zengin ve yakisikli bir adama rastlarsin,
seni Venedige goturur, mehtapta gondolla gezersiniz,
sonra San Marco meydaninda guzel bir restoranda harika bir yemek yersiniz,

muzik falan, ve arkasindan en luks bir otelde sana sahane bir gece yasatir.
Sonra da, ne bileyim iste, sana guzel bir araba alir, bir daire alir, ya da deniz kiyisinda sana bir villa satin alir,

elmas gerdanliklar, altin yuzukler hediye eder, mutluluktan ucarsin adeta, iste ask böyle bir seydir kizim..
-Ama anne, peki o heyecanlar, guzel duygular, kalbin kut kut çarpmasi, ilk bulusma, ilk opucuk....

Bunlar yok mu ?
-Ha onlar mi ? kizim onlar bedava hatun gotursunler diye komunistlerin uydurmalari, yok oyle bir şey ....



 
HAFTAYA DAMGASINI VURAN 3 GELİŞME(Kim bilir hangi hafta ama )
Rus fizikciler yerin 100 metre altinda bakir tel bulduklarini, bunun ise
atalarinin bundan 1000 yil öncesinde telefon sebekelerinin
oldugunu kanitladigini duyurdular.
Bu olaydan 1 hafta sonra Amerikan gazetelerinde ilginç bir manset.
Amerikan bilim adamlari yerin 200 metre altinda 2000 yil öncesine ait fiber
optik hatlar bulduklarini, bunun ise, Amerikan toplumunun
Ruslardan 1000 yil öncesinde gelismis digital haberlesme sistemleri oldugunu
söylediler.
Bir hafta geçmeden Türk gazetelerinde yeni bir manset. Türk bilim adamlari
yerin 500 metre altina kadar kazdiklarini ve hiçbirsey bulamadiklarini, bunun
ise atalarinin 5000 yil öncesinde kablosuz (wireless) iletisim sistemlerini
kullandiklarini söylediler:))) 


PEŞİN NAMAZ
Bektaşi ile bir hoca birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca :
-Namaz saati! demiş, başlamış kılmaya...
Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam... Bektaşinin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş :
-Yahu bu ne uzun namaz böyle?
-Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları eda eyledim!
Bektaşi :
-Eh ben de bir namaz kılayım! demiş ve başlamış namaza...
Ama ne namaz, bitmiyor, sonunda hoca
-Erenler, senin namaz da uzun sürdü!
-Önümüzdeki haftanın namazını kıldım!
Hoca şaşırmış :
-Yahu olur mu böyle şey?
Bektaşi gülmüş :
-Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin? 


Bill Gates bir araba kazasında ölmüş. sorgulama için Allahın karşısına çıkmış:
Allah demiş ki;" Seni cennete mi, cehennemem mi yollamalı bilemiyorum.Her eve bilgisayar girmesine yardımcı olarak insanlara katkıda bulundun ama bir yandanda Windows gibi bir rezaleti de yarattın.Bende senin özel durumuna göre bir şey yapacağım. Cenneti de cehennemide ziyaret et. hangisine gideceğine karar ver"
"Tamam" demiş Gates " önce cehenneme inmiş.Bir de bakmış; berrak bir kumsalda bir sürü güzel kız top oynuyor eğleniyor. Gates "cehennem böyleyse cenneti görmek isterim". Ve cennete çıkmış. Bir bakmış, bulutların üzerinde bir yer, etrafta melekler uçuşuyor,insanlar lir çalıyor. Güzelce bir yer ama cehennem kadar değil.
" Tamam " demiş Gates " ben cehenneme gitmeye karar verdim"
İki hafta geçmiş, Gates' in nasıl olduğuna bakmaya karar vermiş.
Gitmiş Bill' in yanına Bill bir duvara zincirlenmiş alevler içinde karanlık bir mağarada ve zebaniler işkence ediyor;
"Nasılsın Bill?"
" Korkunç! Burası iki hafta önce geldiğim cehennem değil!
Kızların oynadığı o güneşli kumsala ne oldu ?
Allah cevap vermiş:
O EKRAN KORUYUCUSUYDU... 



LAZ İŞTE
Ekonomik kriz yüzünden büyük para problemi olan Temel, çocuk kaçırıp fidye istemeye karar vermiş. Şehrin büyük bir parkında çocuğun birini gözüne kestirmiş. Önce bir not yazmış :
"Çocuğunu kaçirdim. Bunu yaptiğim için üzgünüm ama kusura bakma çünkü
gerçekten paraya ihtiyacim var. Yarin sabah saat 7'de falanca parktaki filanca
agacin altina bir siyah çantada 5 milyar getir. Imza: Laz". Çocuğun yanına
gitmiş,notu çocuğun çeketinin iç cebine koyup, doğruca evine gitmesini ve notu babasına göstermesini söylemiş.. Ertesi sabah parka geldiginde söylediği ağacın altında, söylediği renkteki çantada içinde 5 milyar olan emaneti bulmus. Paralarin yanında bir de not varmış:
"Paran purada ama bir Laz hemşehrisine nasil peyle bir sey yapar inanamayrum.inanamayrum." 


günün fıkrası

Adam bakmış, küçük oğlu Hz.İsa'nın resmi önünde dua ediyor.
- Tanrım anneme, babama, uzun ömür ver. güle güle anneanne...
Bir anlam verememiş bu duaya... ancak ertesi gün acı haber gelmiş. anneanne sizlere ömür...Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada:
-Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Güle güle büyükbaba...
Ertesi gün büyük baba da ölmüş... Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine dua da
- Tanrım anneme uzun ömür ver, güle güle baba...
Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmiş yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri...sapasağlam. Eve gelince,
Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor.
- Ne oldu hanım?
- Bizim postacı , demiş hanım. Ne iyi adamdı. Bu gün haber aldım. Ölmüş! 


İKİ KİLO YETER
Adamın biri, Kayseriliye sormuş :
-Bir eşeği boyamak için kaç kilo boya gerek!
Adamı baştan ayağa süzen Kayserili :
-Senin boydaki bir eşek için iki kilo yeter! 



ŞARAP
Temel çok para kazanmış. Ailece lüks bir lokantaya gitmişler. En pahalı şarabı seçip ısmarlamış.
- Garson Hangi yıl tercih ederdiniz, diye sorunca,
- Temel Pi mahzuru yoksa hemen isteyrum.

 

MUTLULUĞUN SIRRI ... tüm eşlere ...

Yeni mahallesinde kahvede sohbet eden adama arkadaşları:
-Senin aile yaşantına hayranız, eşin ve çocuklarınla çok mutlu bir yaşantın var. Karının bir dediğini iki etmiyorsun. Bu mutluluğunun sırrını bize de anlat yoksa pısırık olduğunu düşüneceğiz.'' derler.
-Kısaca anlatayım ...'' der adam. ''Düğünümüz bittikten sonra karım kendi atına, ben de kendi atıma bindik evimize doğru gidiyoruz. Benim bindiğim atın ayağı takıldı ve sendeledi. Karım eğildi ve benim atıma 'Bir' dedi. Biraz daha ilerledik ve benim atımın ayağı tekrar takılıp tökezlediği zaman eşim tekrar eğilip atıma 'İki' dedi. Az sonra atım tekrar aynı şekilde tökezleyince eşim atından indi ve at'a 'Üç' dedi ve çeyizinden tabancasını çıkartıp atımı alnından vurdu. Ben şok olmuştum ... Eşime bir hışımla çıkıştım ''Yazık değil mi ata, neden vurdun kadın, manyak mısın sen?'' diye bağırdım ... Karım arkasını döndü ve bana 'Bir' dedi. Ve o günden sonra karımın bir dediğini iki etmedim 


Bektaşinin duası
ALLAHIM,

MAL verdiğin zaman SAADETİMİ
KUVVET verdiğin zaman AKLIMI
İKTİDAR verdiğin zaman BASİRETİMİ
BELA verdiğin zaman İMANIMI
NİMET verdiğin zaman MERTLİĞİMİ
GÜZELLİ verdiğin zaman İFFETİMİ
ZORLUK verdiğin zaman SABRIMI

BENDEN ALMA YARABBİM.


Sözde, Bektasiyi topluluk icinde kücük düsüreceklerdi. Oldukca zengin birisi:

"Bektasi Efendi, borcunuz var mi?" diye sordu.

"Evet, bakkala biraz borcum var."

"Canim onu sormuyorum. Namaz borcun var mi?"

Bektasi kizdi:

"Namaz borcunu bana Tanri sorabilir. Size düsen bakkal borcunu sormaktir!"



PARANIN GÜCÜ...
18 yasindaki kız, annesine iki aydır hastalanmadığını söyler.
Annesi, çok tedirgin olur ve eczaneye bir hamilelik testi almaya
gider ve sonuclar kızın hamile oldugunu gosterir.
Anne çıldırmıstır, bagırır çagırır ve "Bunu yapan hangi domuz,
bilmek istiyorum!!!" der.
Kiz telefon acar ve yarim saat icinde bir Ferrari evin onunde
durur, içinden hafif kırlasmis sacları ve cok pahalı bir elbisenin içinde çok yakışıklı biri iner ve kapidan iceri girer.
Anne, baba ve kizla beraber otururlar. Adam:
" Kızınız durumu anlattı" der. "Kisisel durumumdan dolayı kızınızla evlenemem"der."Ancak tüm sorumluluğu alıyorum"
"Eger bir kız çocuğu doğarsa, annesine bir ev, bir yazlik villa
ve 1 milyon dolarlik bir banka hesabi..."
"Eger bir erkek çocuk olursa, birkac fabrika ve bir milyon dolarlik bir hesap..."
"Eger ikiz doğarsa, her ikisine de 500 bin dolarlik hesap ve birer fabrika vereceğim" der.
"Ancak düşük olursa...."
O zamana kadar sessizce bekleyen baba
elini dostca adamin omuzuna koyar ve :
"O zaman tekrar denersiniz evladim " der.

 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol